Yepyeni bir insanın oluşumu birçok karmaşık süreci içerir. Temel 'yapı taşları' insan üreme hücreleridir ve bunlara gamet denir. Kadın gametleri yumurta hücreleri, erkek gametleri ise sperm hücreleridir.
Memelilerde zigot (veya döllenmiş hücre), anneden bir yumurta ve babadan bir sperm bir araya gelip genetik materyallerinin birleşmesine izin verdiğinde oluşur. Zigot, annenin rahim duvarına yerleştiğinde dokuz ay boyunca tamamen gelişmiş bir bebeğe dönüşür.
Yumurtalıklar, kadın üreme sisteminin bir parçası olan badem şeklinde organlardır. Her kadının, fallop tüplerinin uçlarında rahmin iki yanında olmak üzere iki yumurtalığı bulunur.
Yumurtalıklar, kadın cinsiyet hormonları olan progesteron ve östrojen üretir. Bu hormonlar göğüslerin büyümesi, kalçaların genişlemesi, pubik ve koltuk altı kıllarının çıkması gibi ikincil cinsiyet özelliklerinin gelişiminde başrolü oynar. Puberteden menopoza kadar kadının adet döngüsünün, yumurtlamanın ve adet görmenin işleyişini belirlerler.
Yumurtalıklarda, her biri bir olgunlaşmamış yumurta hücresi (oosit, olgunlaşmış hali ovum olarak adlandırılır) içeren çok sayıda folikül bulunur. Çoğu hücre çıplak gözle görülemez. İnsan yumurtaları ise istisnadır; ortalama çapı 100 mikron olan yumurtalar bir saç teli kalınlığına yakındır.
Yumurta hücreleri şunlardan oluşur:
Yumurta hücreleri aynı zamanda korona radiata adı verilen en dış tabakadan ve hücre bölünmesinin bir yan ürünü olan birinci kutuplaşmış cisimden oluşur.
Yumurta hücresi, polisperminin (birden fazla sperm tarafından döllenme) önlenmesine yönelik tasarlanmıştır. Zigotta her kromozomdan iki kopya olması gerekir—fazlası olursa (birden çok sperm döllerse) zigot genellikle yaşama şansı bulamaz.
Yaşlandıkça, hücrelerimiz de yaşlanır ve kadın yumurtası da bundan etkilenir. Kadınlar birçok yumurta ile doğsa da, zamanla bu yumurtaların sayısı azalır. 40 yaşına geldiğinde bir kadın orijinal yumurta rezervinin sadece %3’üne sahip olur. Sayı, yaşam tarzına göre değişkenlik gösterebilir—örneğin sigara kullanımı yumurta kaybını hızlandırır.
Yumurta kalitesi de yaşla birlikte azalır. Yumurtlama öncesi, yumurta hücrelerinde bölünmeler olur. Yaşlı yumurtalar bu süreçte hata yapmaya daha yatkındır, bu da canlılığını azaltır ve gelişimsel anormallikler riskini artırır.
Yaygın bir yanlış inanış hormonal süreçlerin (örn. hormonal doğum kontrolü veya hamilelik) yumurta kaybını doğal olarak durdurabileceği yönündedir. Bu doğru değildir. Hormonlar vücudun pek çok işlevinde rol oynasa da, bu süreç esasen mitokondriyal bozulmaya bağlıdır.
Yumurtalar bağışlanabilir. Potansiyel bağışçı dikkatlice değerlendirilir ve yeterince sağlıklıysa, folikül olgunlaşmasını uyaran ilaçlar alır. Sekiz-on dört gün sonra olgun yumurtalar laparoskopik olarak donörün vücudundan alınır ve ihtiyaç duyulana kadar saklanır.
Pek çok ülkede, yumurta bağışı donör sağlığı ve etik yönleriyle ilgili devam eden tartışmaların konusudur; örneğin yumurta bağışı için ödeme alınmasının kabul edilip edilmeyeceği gibi.
Yumurtlama döneminde, yumurtalıklardan biri birkaç folikülü olgunlaştırır ve yalnızca bir olgun yumurta hücresi (ovum) bırakır—geriye kalanlar vücut tarafından tekrar emilir. Bu süreç kadının cinsel olarak aktif olup olmamasından bağımsız yaşanır. Yumurta, fallop tüpüne doğru atılır, burada rahme doğru ilerler. Kadın yumurtası burada bir sperm tarafından döllenebilir (korunmasız cinsel ilişki varsa).
Yumurtlama gerçekleşir gerçekleşmez, yumurta hızla bozulmaya başlar ve doğurganlık penceresi daralır. Yumurta döllenirse, fallop tüplerinden rahme geçip rahim duvarına tutunur ve embriyo haline gelir. Eğer döllenmezse, bozulur ve rahim iç tabakasıyla birlikte kadının adet kanamasıyla vücuttan atılır.
Yumurtalara kıyasla, spermler daha dayanıklıdır ve kadın üreme sisteminde beş güne kadar hayatta kalabilirler (dış ortamda ise bu pek mümkün değildir). Spermin yaşama şansı rahim ağzı salgısının kıvamı gibi uygun koşullara bağlıdır. Cinsel ilişkiye zamanlama eklemek, gebelik planlamada belirleyici bir adımdır.
Hormonal doğum kontrolü, yumurtlamayı baskılayarak çalışır. Eğer bir adet döngüsünde yumurtlama olmazsa, buna anovülatuar döngü denir. Anovülatuar döngüler yaygındır ve çoğu kadın yaşamları boyunca en az bir kez bunu yaşar.
Bazı kadınlar, her döngüde iki yumurta bırakabilir ve bu, ikiz gebeliklere yol açabilir.
Bilim insanları ve biyomedikal araştırmacılar için ikizler, genlerin mi yoksa çevrenin mi daha etkili olduğunu ayırt etmede değerli bir fırsat sunar—doğa mı, çevre mi. Tek yumurta ikizleri, ikiye ayrılan tek bir döllenmiş yumurtadan oluştukları için aynı genetik koda sahiptirler. Aralarındaki tüm farklar (örn. birinin tene daha genç görünmesi) çevresel faktörlere bağlanabilir (örneğin güneşte daha az kalma).
Ayrıca, tek ve çift yumurta ikizlerinin deneyimlerini kıyaslayarak, genlerimizin hayatımıza ne kadar etki ettiğini ölçebiliriz.
Sperm, erkek üreme hücresidir, yani gamettir.
Semen (meni) üretimi testislerde gerçekleşir. Ayrıca testisler, erkek ikincil cinsiyet özelliklerinden sorumlu testesteron hormonunu üretir—bu özellikler; yüz ve göğüs kılları, kadınlarda görülmeyen kalça daralığı, üst vücut kas yapısının belirginliği ve kadınlara kıyasla daha hızlı kas geliştirme kapasitesidir.
Spermatogenez, sperm oluşumu sürecidir. Bu süreç testislerin seminifer tübüllerinde başlar. Bu tübüller, spermatosit adı verilen ilk haliyle sperm üretir. Spermatositler bölünerek spermatidlere dönüşürler. Spermatidler olgun sperm halini alana kadar büyüyüp olgunlaşır (bu yaklaşık 64 gün sürer).
Spermler üç ana bölümden oluşur:
[quote] Kadınların aksine, erkekler üreme hücreleriyle doğmazlar. Bunun yerine, ergenliğin başlangıcından itibaren—yaklaşık 12 yaşından sonra—her gün milyonlarca yeni sperm üretmeye başlarlar. Ortalama bir erkek, ejakülat mililitresi başına yaklaşık 73 milyon sperm hücresi üretir.
Erkek doğurganlığını etkileyen başlıca iki faktör sperm sayısı ve sperm hareketliliğidir.
Sperm sayısı, bir meni örneğinde bulunan ortalama sperm miktarını ifade eder. Doktorlar sperm sayısını rutin analizlerle değerlendirebilir.
Uzmanlar, sağlıklı sperm sayısını mililitrede yaklaşık 15 milyon, ejakülat başına en az 39 milyon olarak kabul eder. Mililitrede 15 milyondan az sperm, düşük kabul edilir ve doğurganlığı olumsuz etkileyebilir. Testosteron düzeyi sperm sayısı ve kalitesinde önemli rol oynar. Kalıtsal genetik hastalıklar, enfeksiyonlar ve tümörler gibi bazı tıbbi durumlar da sperm sayısına olumsuz etki edebilir.
Bazı yaşam tarzı değişiklikleri ve doğal yöntemler, sperm üretimini kontrol eden hormonları desteklemeye yardımcı olabilir ve bu da daha sağlıklı sperm gelişimini ve sperm sayısını artırabilir.
Sperm hareketliliği, spermlerin verimli hareket edebilme özelliğidir. Spermin, kadının üreme yollarında ilerleyerek yumurtaya ulaşabilmesi için hareketliliği şarttır. Düşük hareketlilik, erkek kısırlığına neden olabilir.
İki tip sperm hareketliliği vardır:
Spermin, rahim ağzı sıvısını geçerek kadının yumurtasını dölleyebilmesi için en az 25 mikrometre/saniye ileri hareketlilik gösterebilmesi gerekir. Düşük hareketlilik (astenozoospermi), sperm hücrelerinin %32’sinden daha azı verimli hareket edebildiğinde teşhis edilir.
Bilim insanları, spermin yumurta hücresine ulaşmasını ve onu döllemesini sağlayan mekanizmaları hâlâ araştırmaktadır. Progesteron hormonu bu süreçte bir şekilde etkilidir. Şu anda spermlerin, yumurta tarafından salınan ve ona en yakın bölgelerde en yüksek seviyede bulunan progesteron konsantrasyonuna çekilebileceği düşünülüyor.
Yapay döllenme için sperm toplanabilir, bu işlem rahim içi aşılama (IUI) veya tüp bebek (IVF) yöntemlerinden biriyle yapılır.
IUI'da sperm doğrudan kadının rahmine bırakılarak dölleme desteklenir; IVF'de ise sperm laboratuvar ortamında yumurtaya verilir ve canlı embriyolar daha sonra rahme aktarılır.
Semen örneği toplamak için erkek steril bir kaba ejaküle eder. Laboratuvar teknisyeni, sperm örneğini derhal IUI veya IVF için kullanmak ya da saklamak amacıyla dondurmak üzere alır.
Sperm de bağışlanabilir. Bağışlanan sperm, bulaşıcı hastalıklar ve genetik rahatsızlıklar açısından titizlikle test edilir.
Adetinizi WomanLog ile kolayca takip edebilirsiniz. Hemen WomanLog'u indirin: